Kütüb-i Sitte Hadis 1718

Hasan Basrî (rahimehullah) hazretleri anlatıyor:Hasan İbnu Ali, vallahi Hz. Muâviye (radıyallâhu anhümâ)’yi dağlar gibi büyük askerî birliklerle karşıladı. Bunun üzerine Amr İbnu’1-As, Hz. Muâuiye ye:

Ben vallahi, öyle askerî birlikler görüyorum ki, bunlar kendileri gibi (sayıca ve keyfıyetçe) akrân olan birlikleri öldürmedikçe geri dönmezler” dedi. Muâviye de Amr (radıyallâhu anh)’a -ki vallahi Hz. Muâviye bu iki adamın hayırlısıdır- şu cevabı verdi:Ey Amr, söyle bakalım! Şunlar (bizimkiler) öbürlerini, öbürleri de şunları öldürseler Müslümanların işlerini kim benim adıma yürütecek, kim kadınlarının, yetimlerinin bakımını benim adıma üzerine alacak?Sulh yapmak için, Kureyş’in Benî Abdişşems boyundan iki kişiyi yani Abdurrahman İbnu Semüre ve Abdullah İbnu Âmir’i, Hz. Hasan (radıyallâhu anh)’a gönderdi. Bunlara:Haydi, şu zâta gidin, ona (sulh yapmak istediğimizi) söyleyin. (Hilâfet arzusundan vazgeçmesini) taleb edin, (buna mukabil ne isterlerse) verin! dedi. Bunlar Hz. Hasan (radıyallâhu anh)’ın yanına gidip, huzuruna çıktılar. (Hz. Muâviye’nin tenbihine uygun olarak) konuştular. (Hilâfeti Hz. Muâviyeye bırakması halinde ne isterse vereceğini) söylediler. Hz. Hasan (radıyallâhu anh) onlara:Bizler Abdulmuttalib’in oğullarıyız. Beytu’l-maldan bir hissemiz var. Bu ümmet (ihtiyaç karşısında mal için) kanını isrâf etmeye başladı. (Beytu’1-maldan bize ayrılacak hisse nedir?) dedi. Onlar:Hz. Muâviye size şunları teklif ediyor, hilâfetten vazgeçmenizi taleb ediyor, mukabilinde ne istediğinizi soruyor dediler. Hz. Hasan (radıyallahu anh):Sizin bu vaadlerinizi bize kim tekeffül edecek? dedi. Elçiler:Sana biz tekeffül ediyor, garanti veriyoruz! dediler. Hz. Hasan her ne talebte bulundu ise hepsine:Biz tekeffül ediyoruz! diyerek teminat verdiler. Böylece Hz. Hasan, Hz. Muâviye (radıyallâhu anhümâ) ile sulh yaptı.Hasan Basrî demiştir ki:Ben Ebû Bekir (radıyallâhu anh)’i işittim şöyle demişti: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ı minberde gördüm, yanında Hz.Hasan İbnu Ali vardı. Bâzan halka yöneliyor, bazan Hasan’a yöneliyor ve: “Şu oğlum, seyyiddir. Umulur ki, Allah bununla iki muazzam Müslüman orduyu sulha kavuşturacak” diyordu.”Buhârî, Sulh 9, Menâkıb 25, Fedailu’l-Ashâb 22, Fiten 20.HUL’ BÖLÜMÜ